Mutfak Masasında Geçen Bir Cumartesi

Haftasonları genelde mutlu uyanırım; içimdeki bahçede mis kokulu çiçekler ekilidir, güneş gökyüzüyle barışıktır ve tatlı bir rüzgar penceremden içeri girip tenimi okşar.

Böyle bir güne de güzel bir kahvaltı yakışır o halde der ve en şekillisinden bir tabak hazırlarım kendime. 

Zar zor bitersem de güzel bir yalnız kahvaltısı olur benim için. 

Kahvaltıdan sonra da bir türk kahvesi çok makbule geçer diye düşünür, “Sebastian sade bir türk kahvesi yapar mısın?” derim. Ses gelmez. Ah ne aptalımdır! Sebastian bugün izinlidir. Kahve yapmak da bana düşer. Mmm kahvenin yanına ne gider ki şimdi? Çikolata ve güzel bir kitap doğru yanıt olabilir belki.

Sanırım yakıştılar ha, ne dersiniz? 

Kahveyi içtikten sonra da belki fal bakan olur diye kapatırım. Ama Natalie de yoktur ki sallasın bir şeyler. Falcı Bacı'ya kalmışımdır her halükarda. Neyse ki o da güzel şeyler söyler ve böylece fal faslı kapanır. Mutlu mutlu kitabımı okurum.

NOT: Kitap bitince hakkındaki yorumumu aktaracağım(dır).

Daha sonra meyve atıştırma saati gelir. Ve yine Sebastian keşke izinli olmasaydı diye düşünürüm. Kalkar uyduruk bir meyve tabağı hazırlarım. Üşengeçlikten değil de kahvaltı tok tuttuğundandır bu uydurukluk.

Mandalinanın kokusuyla huzur bulurken son zamanlarda ihmal ettiğim blogum gelir aklıma. Böylece bir yandan sıradan bir haftasonumu yazarken bir yandan da hiç bilmediğim şarkıları dinlemeye başlarım.

Favorim Oh Darling, what have I done olur.

Bu sırada sabahtan beri bütünleştiğim şu masa ve sandalyeden ayrılmamın vakti gelmiştir. Aynı zamanda size hoşçakal deyip, şimdiden iyi pazarlar dilemenin de :)