İşten eve dönüyorum. Aylardan ekim ama güneş hala yakıyor. Oflaya puflaya yürüyorum sokakta. Kaldırımın kenarında yavru bir kedi görüyorum. Gözleri hafif aralık. Sıcaktan mayışmış gibi. Derken elimdeki anahtarı düşürüyorum kedinin üstüne. Tepki vermiyor. Eğilip anahtarı alırken öldüğüne emin oluyorum. Evimin kedisi ölmüşcesine bir hüzün çöküyor içime. Orada az daha kalırsam ağlayacağımı bildiğimden hızlı adımlarla yürüyorum eve doğru. Bakışlarımı da sol tarafımdaki çiftliğe doğru kaydırıyorum. Bir horoz giriveriyor kadrajıma. Sert sert bakıyor bana. Hatta nefretle. Ürküyorum. Yanlış olan bir şeyler var sanki. Kaskatı duruyor bu horoz. O minik kedi gibi. Hayır ölmüş olamaz. Ayaklarının üzerinde duruyor. Aklıma ilkokuldaki 'tıp oyunu' geliyor. Hani öğretmen 'tıp' dediğinde donar kalırdık ya onun gibi donmuş kalmış bu hayvancık da.
Kafamı kaldırıp bulutlara bakıyorum. Kafam her karıştığında yaptığım gibi. Ama bu sefer pek yardımcı olmuyor bulutlar. Ani bir yağmur başlıyor. Kafamı eğerek yürüyorum. Anında sırılsıklam oluyorum ama yerde bir yağmur damlası bile yok. Ne tuhaf gün! Normal bir şeyler duyma umuduyla arkadaşımı aramayı düşünüyorum. Elimi cebime götürüyorum. Cebim yok! Oysaki cepli bir pantolon giydiğime ve telefonumu cebime koyduğuma eminim. Ayaklarıma bakıyorum. Bir gariplik yok. Daha büyük adımlar atıyorum. Artık eve ulaşmak ve tüm bu tuhaflıkların dışında kalmak istiyorum. Etrafıma bakmamaya gayret ederek yürüyorum. Ama köşeyi döndükten sonra işler değişiyor. Karşımdaki yaşlı ağaca bakmak için karşı konulmaz bir istek duyuyorum. Çünkü çocukluğumun ilk uçurtması bu ağacın dallarına takılı kalmıştı. Ve bu ağacı her seyrettiğimde aslında çocukluğumu seyrederdim. Maalesef bu defa öyle olmuyor. Sadece büyük bir boşluk görüyorum. Uçurtmam, çocukluğum, gitmiş. İyice yaklaşıyorum ağaca. Kızgınım ama kızamıyorum. Bi hayli üzgün ve korkmuş görünüyor çocukluğumun ev sahibi. Gövdesini okşuyorum usulca. Gözyaşları elimi ıslatıyor. Yaşları dinene kadar okşamaya devam ediyorum. Sonra oturup sarılıyorum. Saatlerce kalıyoruz öyle. Sessizliği bozup gerçeği ilk kabullenense o oluyor. 'Artık yalnız ve yaşlı bir ağacım' diyor. 'Senin çocukluğun benim gençliğimdi.'
Kafamı kaldırıp bulutlara bakıyorum. Kafam her karıştığında yaptığım gibi. Ama bu sefer pek yardımcı olmuyor bulutlar. Ani bir yağmur başlıyor. Kafamı eğerek yürüyorum. Anında sırılsıklam oluyorum ama yerde bir yağmur damlası bile yok. Ne tuhaf gün! Normal bir şeyler duyma umuduyla arkadaşımı aramayı düşünüyorum. Elimi cebime götürüyorum. Cebim yok! Oysaki cepli bir pantolon giydiğime ve telefonumu cebime koyduğuma eminim. Ayaklarıma bakıyorum. Bir gariplik yok. Daha büyük adımlar atıyorum. Artık eve ulaşmak ve tüm bu tuhaflıkların dışında kalmak istiyorum. Etrafıma bakmamaya gayret ederek yürüyorum. Ama köşeyi döndükten sonra işler değişiyor. Karşımdaki yaşlı ağaca bakmak için karşı konulmaz bir istek duyuyorum. Çünkü çocukluğumun ilk uçurtması bu ağacın dallarına takılı kalmıştı. Ve bu ağacı her seyrettiğimde aslında çocukluğumu seyrederdim. Maalesef bu defa öyle olmuyor. Sadece büyük bir boşluk görüyorum. Uçurtmam, çocukluğum, gitmiş. İyice yaklaşıyorum ağaca. Kızgınım ama kızamıyorum. Bi hayli üzgün ve korkmuş görünüyor çocukluğumun ev sahibi. Gövdesini okşuyorum usulca. Gözyaşları elimi ıslatıyor. Yaşları dinene kadar okşamaya devam ediyorum. Sonra oturup sarılıyorum. Saatlerce kalıyoruz öyle. Sessizliği bozup gerçeği ilk kabullenense o oluyor. 'Artık yalnız ve yaşlı bir ağacım' diyor. 'Senin çocukluğun benim gençliğimdi.'
Ne güzel bir hikaye. Kaleminize yüreğinize sağlık :)
YanıtlaSilÇok teşekkürler :)
SilÖzgün bir yazı olmuş. Ağaçlara hep satılmalı.
YanıtlaSilKesinlikle :)
Silgüzel, değişik bir yazı olmuş gerçekten
YanıtlaSilTeşekkürler :)
Silİlginç ve akıcı bir hikaye olmuş.
YanıtlaSilTeşekkür ediyorum :)
SilAcı dolu ama etkileyici:((
YanıtlaSilİkisi bir arada :)
SilÇok hüzünlü bir hikaye ama çok etkilendim. :( Kalemine sağlık... :) Ağaçlara sarılmalı, iç bırakmamalı.
YanıtlaSilBeğenmene sevindim teşekkürler :) Keşke herkes sarılsa :)
SilFarklı ve ilgi cekici bir yazı olmuş 😊 devamını bekliyoruz artık
YanıtlaSilTeşekkürler ilham geldikçe devamı gelir :)
SilEtkileyici son..
YanıtlaSil'Senin çocukluğun benim gençliğimdi.' Baştan sona ustalıkla yazılmış bir hikaye ne desem ki eline, yüreğine sağlık Naz. Gerçekten çok güzel olmuş. Başından sonuna hem hüzün hem merakla okudum. Sevgiyle kal 😊.
YanıtlaSilBu güzel yorum beni çok mutlu etti teşekkür ederim sevgiler :)
Silkediler , ağaçlar , keşke bu kadar hüzünlü olmasalar...
YanıtlaSilHer şeyde biraz hüzün var :)
SilCanım ne güzel bir yazı olmuş bu... Ölüm, kuş da olsa, kedi de olsa çok etkiliyor beni. Sakat ayağı olduğu için çok üzülüp ağladığım bir köpeği hatırladım şimdi. Ki zaten her gün insanlar için göz yaşı döküyorken, kaçıyorum ben de artık farketmemeye çalışıyorum, üzülmeyeyim diye :(
YanıtlaSilBeğenmenize sevindim :) Bilmezden görmezden gelmek ne kadar zor olsa da öyle yapmak gerek bazen...
SilOldukça etkileyici. Yüreğine sağlık 💙
YanıtlaSilÇok teşekkürler 💚
Silyüreğine sağlık
YanıtlaSilTeşekkürler :)
SilKalemine saglik canim.
YanıtlaSilTeşekkürler :)
SilKalemine sağlık. Garipliklerle dolu bir günde cıcukluguna sarılmak.
YanıtlaSilTeşekkür ederim :) Öyle gerek bazen :)
SilKalemine sağlık Naz, devamını aradı gözlerim..
YanıtlaSilTeşekkürler kısa oldu biraz :)
SilHüzünlendim ya okurken. Yaz böyle arada ❤
YanıtlaSilYazarım canım ❤
SilBaşlıkta Hikaye yazsa da ortaların da sanki biri rüyasını anlatıyormuş hissi oluştu. Ardından ağacın kabullenişi beni de hikayeye döndürdü. Güzeldi,çok güzel. Kaleme döktüren yüreğine sağlık <3
YanıtlaSilÇok teşekkürler biraz olağandışı olduğundan rüya gibi gelmesi normal :)
Sil"Uçurtmam. çocukluğum, gitmiş"
YanıtlaSilNe kadar güzel bir yazıydı, kaleminize sağlık :)
Teşekkür ederim beğenmiş olmanız mutlu etti :)
Silanlatımın akıcı son kısım da çok vurucu sevdimmm<3
YanıtlaSilTeşekkürler bunu duyduğuma sevindim :)
SilElinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş.Blogunuza keşif etkinliğinden geliyorum benimkine de beklerim <3 sevgiler...
YanıtlaSilhttp://merininblogu.blogspot.com/
Teşekkürler sevgiler :)
SilZaman her şeyi yutup alıyor bizden, onlardan geriye hüzün kalıyor... Yazıyı okurken önce kendimi yaşananlardan korkarken hissetim, sonra bu duygu yerini hüzne bıraktı... Hikayeyi çok beğendim Naz, kalemine sağlık :)
YanıtlaSilÇok teşekkürler sizin beğeniniz benim için epey önemli :)
Siloo çok güzel bir yazı olmuş Naz . hüzünlendim gece gece :(
YanıtlaSilTeşekkürler keşke hüzün yerine mutluluk veren bir yazı yazmış olsaydım :)
SilKalemine sağlık, daha çok yazsan böyle hikayeler :)
YanıtlaSilTeşekkürler içimden geldikçe yazıyorum arada :)
SilOOOOf...of.. içimi acıtsa da hoşuma giden bir yazı.
YanıtlaSilÇünkü duyarlı,çevrsinde olup biten kötü şeylerden sorumluluk duyan ve bazen bu olaylardan içine girmeden de ders çıkarmak gerektiğinin farkına varmış bir genç tanıdım ve memnun oldum. Tebrik ederim.
Güzel yorumunuz için teşekkür ederim :) Yaşadığımız çevreye ve en önemlisi de hayata kayıtsız kalamayız :)
Sil